Ticaret Yolları
Daha ilk çağlardan bu yana birbirine uzak toplumlar arasında ticaret var olmuştur. Neolitik Çağ’da, insanlar yakın çevrelerinde bulunmayan ve gerekli olan malzemeyi aramak için uzaklara giderlerdi. Ulaşım için araçları olmadığı halde neden köylerini bırakıp bu kadar uzaklara giderlerdi? Aynı soru Arkaik Hanedanlar ya da Gudea dönemi için de soruluyor. Fakat bu dönemi anlatan tarihin ilk yazılı dokümanları sayesinde olayı anlayabiliyoruz.
Mezopotamya’da yazıtlar bize, hangi malzemenin(ta§, tahta ya da bakır) büyük paralar karşılığı hangi olaylar için geldiğini anlatır. Ur-Manşe, yaşadığı şehir Lagaş’taki tapınağın inşası için Dilmun (Bahreyn)’dan odun getirtmiştir. Agade İmparatorluğu’nun iki büyük kralı Sargon ve Manştusu, siyah ve çok sert bir taş olan dioriti, üzerine resimlerini bastırtmak için getirtiyorlardı. Gudea’ya gelince, bu sofu kral tanrısına, bölgesinde olmayan değerli malzemelerden oluşan bir tapmak yapmaya karar verir: Sedir ağacı ve taşlar Amanos ve Suriye’den; diorit, bakır ve altın Magan (Umman)’dan ve Meluha (İndus Vadisi)’dan getirtilmiştir. Uzak yerlerle yapılan ticaret, devletin ve eli çabukların işi olmuştu. Ve de kesinlikle lüks girişimler içindi: Örneğin tanrılara sunulan ya da krallığa ait büyük heykeller ve mücevherler gibi. Çok az miktarlarda olan maddelerin ithali; kralın, tanrısına olan bağlılığını ve gücünü göstermek için bir fırsattı. Bu ticaret toplumun çok küçük bir kesimi içindi. Daha yakın mesafelerle yapılan ticaret ise çoğunlukla birincil derecede önemli olan yiyecek alışverişiydi. Bu değiş tokuş ağı, muhasebe sistemi ve yazı sayesinde çok gelişti.