Komünist Toplumlar
SSCB’nin 1945 yılındaki zaferi ve komünistlerin, işgalci Almanlarca karşı aktif olarak direnmesi, son savaştan sonra, Kızılordu tarafından özgürleştirilen ülkelerde komünist partilerin iktidarı ele geçirmesine olarak sağlamıştır. Komünist partiler, politik müttefiklerini uzaklaştırmış ve ekonomi ve toplum üzerine devletin kontrolünü getirmişlerdir. Sosyalizmi yeniden düzenlemek istiyorlardı, ama bazı komünist kadroların ihanetle suçlandığı bir terör çağı açtılar.
Buzların Çözülmesi
Joseph Stalin’in ölümünü, Temmuz 1953’te, politik polisin tüm gücünü ortadan kaldıracak olan NKVD’nin şefi Beria’nin infazı izledi. Hükümet Başkam Malenkov, Stalinci ekonomik seçimlerinden dolayı eleştirildiği için, 1955 yılında istifa etti; yerini Bulganin aldı. Yeni güçlü adam, Komünist Parti Sekreteri Kruşçev’di. Bu değişimler bir yumuşama dönemi açtı. Yıllardan beri hapiste olan politik mahkûmlar serbest bırakıldı: 1953 yılında 4.000 ve 1954-1955 yıllarında 12.000. Sansür azaldı ve edebiyat, rejim ve bürokrasiyi eleştirmenin en önemli rolü haline geldi. Uya Ehrenburg’un “Buzların Çözülmesi” adlı eseri bu harekete hız verdi. Stalin kültü ortadan kaldırıldı, ama tarihi rolü hiçbir zaman tartışma konusu edilmedi.
Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin SBKP XX. Kongresi sırasında Knışçev, Stalin’inkilerden farklı tezler sundu. “Dünya sosyalist sistemlinin sağlamlaştırılmasının gerekliliğinin altını çizerek, sosyalizme doğru giden yolların çeşitliliği üzerinde durdu. Kapitalist cephe ile banş içinde birlikte var olmanın yerindeliğini açıkladı. İçişlerinde, 1953 yılında kabul edilen politik ve ekonomik yönelimleri ele aldı. Yöneticilerin birliği, geçmiş üzerinde susulması pahasına gerçekleştirilebiliyor gibiydi.
Stalin’in Ölümü
5 Mart 1953, “beyaz gömlekliler komplosu” davası sürerken meydana geldi. Diktatör, ülkenin yaşadığı tüm güçlüklerin suçunu, çoğunluğu Yahudi kökenli olan doktorlara yüklemişti. Onları, parti yöneticilerinin ölümüne neden olmakla suçluyordu.
Stalin’in ölümü, endişeli olan halkın durgunluğunu bozdu (aşağıda, Kremlin’in önünde ve yukarıda, sağda). Ortaklaşa bir yönetim oluşturuldu: Konsey Başkanı Kruşçev, İçişleri Bakam olarak kalan Parti Sekreteri Beria, yemden Dışişleri Bakam olan Molotov ve Mareşal Jukov. Ama, Stalin’in mirasının üstlenilmesi tarzı konusunda bölündüler.
Stalinizm’in Geçersizliğinin İlanı
24 Şubat 1956’yı, 25 Şubat’a bağlayan gecede, XX. Kongre’nin (solda) sona ermesinden bir gün önce Knışçev, gidi oturumda, SSCB’de yayınlanmadığı için “gizli rapor” denilen “kişiye tapma” üzerine bir rapor verdi. Delegeler için Stalin’in baskıcı etotlarının açımlanması büyük bir şok niteliği taşıyordu. Rapor, 1934’ten itibaren Stalin döneminin sert bir eleştirisiydi ve tasfiyeleri, sosyalist demokrasi kurallarının ihlalini, ekonomik politikalardaki hataları hatırlatıyordu. Bu rapor, rejimin sorumluluğunu, Stalin’i yadsımadan ve Komünist Parti yönetiminde Stalin’in ortadan kaldırdıklarının altını çizerek sınırlıyordu. Çok sayıda insana zarar vermiş olan baskının yoğunluğunu ima ediyordu. Bunu takip eden haftalarda bu gizli rapor, tüm partinin bilgisine sunuldu. Ülkede geniş yankılara neden oldu ve bazı açıklamalar istenmesinden, Gürcistan’daki şiddetli protestolara ve Battık ülkelerinin ortaklaşmasının eleştirilmesine kadar değişik güçlü tepkileri de beraberinde getirdi. Sürgüne gönderilenlerin ve tutuklananların geri dönüşü, Sovyet toplumu üzerinde derin yankılar yarattı.
Sanatsal Özgürleşme
Uya Ehrenburg’un “Buzların Çözülmesi”nin dışında özgürleşmenin diğer edebi eserleri, Vladimir Dudintsev’in “İnsan yalnızca ekmekle yaşamaz” ve Galina Nikoloyeva’nm “Mühendis Bakhirev”idir. 1962 yılında “Novy Mir” dergisi, Knışçev ile görüşerek, Aleksandr
Solzenitsin’in Gulag kamplarındaki yaşamı anlattığı “Ivan Denisoviç’in Bir Günü”nü yayınladı. “Ivan’m Çocukluğu”nda (yukarıda, solda, Tarkovski savaşın, partinin hizmetinde bile korkunç olduğunu göstermektedir. Mikhail Kalatozov’un savaş sırasında geçen “Leylekler Uçarken” (yukarıda) adlı eseri, Sovyet halkının her zaman birlik göstermektedir. Bu film, 1958 Cannes Altın Palmiye ödülünü almıştır. 1960 yılında, “Askerin Türküsü”yle Grigori Çukray, kısa bir idilden sonra çarpışmada ölen bir Rus askerinin kaderini işlemektedir.