On beş senelik Türkçe öğretmenliği tecrübemden çıkardığım neticelerden biri:
Türkçe gramer bakımından bilhassa imlâ yönüyle kaideleri, kuralları tam oturmamış, neyin ne olduğu netleşmemiş bir dil. 1920, 30, 40, 50, 60’lı yılların metinlerine bakıyorum 2000’lerin ilk yıllarındaki metinlerin imlâ ve noktalamasıyla ilgisi yok. Mâna olarak demiyorum bakın. Lisân zaman içinde kelime terk eder, türetir, alır, verir o ayrı… Ancak imlâ bu kadar mı düzensiz ve kararsız olur?
O öyleydi, falanca şudur ama burada budur, filancaya TDK şöyle diyor ama MEB kitapları böyle göstermiş. Kesme işareti orada kullanılır ama burada kullanılmaz. Hayır kullanılır. Hele şu ayrı ve bitişik yazılacak kelimeler konusu tam bir bataklık.
Yine bu konulara çok berrak bir örnek:
ki ve de bağlaçlarından sonra virgül (,) kullanılmaz değil mi? Hayır bal gibi de kullanılır. Dün de kullanılıyordu bugün de kullanılıyor ve yarın da kullanılacak. Ama bakıyorsun test mest kitaplarına, sınavlara hazırlık kitabı denilen garabetlere(!) bağlaçlardan sonra virgül kullanılmaz diyor. Bunu bir kaide olarak ortaya koyuyor.
Bunlar çok anlamsız ve boş işler. Lisân bu kadar arapsaçına dönüştürülmemeli. Lisân bu kadar kurumsallaştırılıp, zoraki kalıplaştırıp zorlaştırılılmamalı. Genç dimağlara esnek, kullanışlı, fonksiyonel bir lisân, ifade aracı akıcı ve mânaya, akıcılığa yönelik Türkçe anlatmalıyız ama hâlimiz ne? LGS, ÖSS, KPSS gibi saçma sapan şeyler koskoca bir dili yozlaştırıyor, güdükleştiriyor, zayıflatıyor ve daha da önemlisi SIKICILAŞTIRIYOR.
Böyle dil zevki, okuma zevki, anlama, yorumlama zevki öğretilemez, verilemez. Bu kafayla, bu perspektiflerle genç kuşaklara Türkçe zevki, kitap okuma alışkanlığı dahası yazma zevki aşılanamaz.
Mehmet KABAKÇI